25 Haziran 2013 Salı

Mabel Matiz - "sultan süleyman"

Mabelin kendi sözleriyle;

bu şarkı hrant için, sivas için, ceylan için, roboski için, reyhanlı için, gezi için, ethem için, adalet için, hepimiz ve her şey için..
bu şarkı kalbi olanlara, bir o kadar da kalpsizliğe..
bu şarkı bir pul için aklını yitirmiş kula..

aysel gürel anısına hazırlanan "aysel'im" albümündeki "sultan süleyman" yorumum, naçizane:


22 Haziran 2013 Cumartesi

Yazdım, çizdim, hayal ettim.

Matematik derslerini hiç sevmezdim, özellikle trigonometri bu konuda o kadar kötüyüm ki Trigonometrinin geometriyemi matematiğemi dahi olduğunu bimiyorum ama ben bu resmi çizerken konunun trigonometri olduğuna eminim. Bende trigonometriyi dinlemek yerine bu resmi çizmeyi tercih ettim.Trigonometriyi sevmiyor olabilirdim ama resmi seviyorum.




Not: Hayatta Trigonometriden ve Belediye Otübüslerinden nefret ettiğim kadar hiç bi şeyden etmedim. :D


Batuhan Deddenin Morfiniz Çekilen Düş Sancıları adlı sayfasında gördüğüm resmin derste lisede derstte çzidiğim hali. :)

19 Haziran 2013 Çarşamba

Çimenler fillerle de güzel

Dünyanın bi ucundan anadolu'ya giden bi' trende yolculuk ederken kulağınıza, şarkılarını kimin fısıldamasını istersiniz diye sorsalar, Filler ve çimen şarkısı ile Mabel Matiz derdim. O bilmez belki şarkılarının nasıl zamanlara fon müziği olduğunu, farkında da değildir çoğu zaman, ama duvarlar kendisine çarpan o sesi unutmayacak bu kulaklar da..

Mabel Matiz - Filler ve Çimen

   
 çimenler fillerle de güzel 
 kalbin korkularıyla cesur
 firarlar yakalanmak için
 ihanet aslında sadakatin tavrını sever

 elinde bir paslı makas
 kestikçe zaman uzuyor acının saçları
 hatırlayarak yaşamak boynumuzun borcu ama
 ölürdün unutmasan
    
 kaybederek çoğalırsın
 gözyaşının rahmeti can üstüne
 uzak bir deniz kıyısında
 kendi yara kabuklarını yar ederek kendine
ah nice kez üzecekin
gördüğünün zahmeti gönül üstüne
uzak bir çigan masalında
çayda kederli çıralar tüttürerek
barışırsın ötekinle
ki yalatır o
sen tükürürsen...


Cengiz Han Akpınar

18 Haziran 2013 Salı

neyse

Neyse

Elimde değildi. yanımda değildi. kalbime hiç girmedi.aklımda değil, dilimde değil, hoş, artık sikimde de değil.ben böyle iyiyim...

Hayat devam ediyor bak, nefes alıyorum, kalbim atıyor.hayat devam ediyor bak, hepimizi sikmeye,hayat devam ediyor bak, sırayla acıtmaya,biz duruyoruz sonra, hayat devam ediyor bak..

Ben böyle iyiyim ama beni değiştiren bi saçların bi gözlerin.

Neyse dedim ya ben böyle iyiyim, sen nasılsın ?
Sen;
Senin gözlerin neyse gözlerini boş ver seninle yüz yüze gelsem koşulsuz içimden öpüşmek geçer.

inanmadığımız arkadaşlar,inanmadığımız insanlar. adının yanına adını atan budala sevgilileri özlüyormuş,yalancıyı siksinler !

Neyse şöyle anlatayım;

Sen gittikten sonra sırtımı bile dayayamadım duvara.
Ama sen çok düşünceliymişsin be sevgilim,
Sırf ben yorulmayayım diye siktirmişsin kendini bi davara.
Şimdi bilemedim ki ben kime kızayım ?
Bir seni seviyorum cümlesine tav olan sana mı yoksa sana onu söyleyen o davara mı ?

neyse, bu kadar ukalalık yeter akşam akşam, neyse canım.umrunda değil dersem efendi kibar mı olurum, kalsınsikinde değil diyerek edepsizleşmek istiyorum... .

her şey, belki bir kelime belki de neyse,inan,her "şey" senin elindeydi...

hayat devam ediyor bak, kalbim atıyor, nefes alıyorum garip.. sen ? atıyor musun hala bacaklarını omuzdan omuza?

Neyse... hayatına çıkarları için dahil olduğunu anladığın insanlara sırtını dönersen aptallık edersin.bir bıçak saplarlar çıkaramazsın.öyle dahil olanlara cahil olduklarını hatırlatmak için onlara öyle güzel gülümse ki, bildiğini anlasınlar, bildiğini anlarlarsa onlar sırtını döner sana. eğer anladıklarında onlar da gülümsüyorsa, gülümsemeye devam et. çünkü gülümsemek bir çıkmazın içinde çıkarları ortaya çıkarmamaktır. ama neyse... başkasına ait sevgililer... güneş ışığının ayırıp, ay ışığının aşık ettiği günler, bir zaman sonra, onsuz değil, onunla geçirdiğin günlerin acı vermesi.

Belki belkide sen ülkesini yağmalayan bi lider ben halk,
. belki de sen peşimden ateş açan bir polis memuru, ben suçlu. sözlerin dur ihtarı, gözlerin vur emri..

neyse... belki her gün binlerce insanın yürüdüğü yerde bir mayın, belki de binlerce insanın içinde fuhuş yaptığı otel odasıydım. bilmiyorum. bilmiyorum. o kadar derin ki, ne zaman acıdığında göğsümü tutsam, sırtımdan sapladığın bıçakların, sivri uçları geliyor elime

...kalbimi bulamıyorum.

17 Haziran 2013 Pazartesi

'bir ağaç öldü..bir millet uyandı.'

'bir ağaç öldü..bir millet uyandı.'   Nazım Hikmet.

01.06.2013 - ERZURUM
Herşey Nazımın dediği gibi oldu bir ağaç oldu bir millet uyandı. 5 yıldır Türkiye'deki genç nüfusun iphone'dan başka bir sikten haberi olmadığını, mongol bir nesil yetiştiğini düşünüyordum. Bu göt oluştan çok mutluyum, özür de diliyorum. Son 3 gündür acayip umudum var bu memleketten. Direnişe devam Türkiye! Bence eylemler bitirilmemeli bi eylemi yapıyorsan ya amacına ulaşana kadar yapacaksın ya hiç yapmayacaksın ama karşılıklı şiddete son verilmeli.Bu eylem başlarken amaç neydi? Taksim gezi parkının da korunması öyle değil mi? Ama daha sonra ne oldu? Polisle çatışıldı cam çerçeve indirildi arabalar yakıldı vesaire vesaire. Ya halk polise düşman oldu düşman. Polise dağıt emri gelirse polis dağıtmak zorundadır binlerce kişiyi jopla mı dağıtacak? Bu bi emir zinciri biber gazı kullanılsın diyilir ve biber gazı kullanılır. Yanlış kullanılmıştır abartılmıştır falan filan bunlar emirler çerçevesinde olan şeyler hangi polis kafasına göre gaz bombası atabilir bir yerde? Bu adamın belinde yok mu silahı neden çıkartıp tek bi ateş etmedi? Halbuki hayatı tehlikedeydi öyle değil mi? Çünkü emir almadı sadece kaçmaya çalıştı oradan.Yayın yasağından dolayı bilgi verilmiyor ama daha bugün Eskişehirde polisle halk çatışıyor halk polisle halk polis barikatını devirip kalkanlarını alıyor Taksimde polis giremiyor 155i arıyor dalgasını geçiyorlar polis çağırıyorlar.Ömrünün yarısını GTA oynayıp geçiren neslimize polisle ya da tüp kaçağını çakmakla kontrol edenlere gazla saldırmak ne kadar mantıklı ? Olaylar zincirlemesi bence ilk eylemde başlıyor ilk günü eylemde halk parkta kitap okuyor çadır kuruyordu eylem için sonra emir geldi dağıtılsın polis emre uydu sonra kalabalık çoğalınca 1000lere 10000lere vardıkça şiddetin gazın dozu arttı polis sert müdahele yapmak zorunda kaldı o eylemde içinde polislere karşı bi kin duyan kim varsa eylemde bu oldu diyerek sosyal medyayı doldurdu sonra medyayı takip edenler polise karşı doldu çıktı polise saldırdı polis halka ve karşılıklı şiddet başladı ve cidden buna son verilmeli bu yüzden bugün Türkiyede biber gazı yemeyen insan sayısı çok az. 



Fatih Sultan Mehmetin dediği gibi. 

 ''İktidar halka güç gösteri yapmak değil.Halkın çıkarlarını korumak,refahını sağlamak ve geleceğini inşa etmek için bir araçtır.Bir Sultanı güçlü yapanda budur !''

 Bu bi baş kaldırış değil, eylem değil artık sadece provakasyon oldu başka hiç bir şey değil. Ülke iç savaşa sürükleniyor sen Suriye gibi bi ülkede yaşamak ister misin? İstemezsin değil mi? Eğer bu iş böyle devam ederse yarın öbürgün başbakan yanlıları dökülecek sokaklara yine sağ sol kavgası çıkacak yine anarşi doğacak masumlar ölecek güzelim ülke mahvolacak. Bu iş bu gün yarın bitirilmeli yoksa hiç iyi şeyler olmayacak. Devlet tarafından bitirilmesi istense yıkımı iptal ederek bitirebilirlerdi ama artık eylemler ne park nede ağaç için yapılıyor ve herkes bunun farkında değil. Polisi linç etmeye çalışmakla ev araba yakmakla hükümet devrilmez. Yarın öbürgün polis öyle polis böyle diyenler evlerine hırsız girse ne yapacaklar çok merak ediyorum. Yine tweet atıp eylem mi yapacaksınız? Telefon kulağınızda 155 e feryat etmeyecek misiniz? Onlar görevini yapan devlet memurları! O adam seni ordan dağıtmasa, rozetini silahını bırakıp gitse maaşını sen mi vereceksin? Eşinin çoluğunun çocuğunun karnını sen mi doyuracaksın? Kendine gel. Dur artık demesini bilmek gerek ama ders almakta gerek. Libyada Süriyede olanlar devrim olarak bilindi bi general çıkıp sıra Türkiye'de diyince kimse bi şey anlamadı. Bunu iyice anlamak lazım ve bence Tayyoş'un görevide bu bu kaosu başlatmak. Türkiyede anarşi var diye suriye amerika bir girer ülkeye göt gibi kalır o biber gazları mumla aranır bunu biliyor musun? Dövecekse gaz, su sıkacaksa kendi polisin sıksın Amerikan askerinin kurşunundan iyidir. Polis emri aldı biber gazını bırakıp Portakal gazına geçti, eğer dğer doğruysa hükümet besiç milis gücü kurdu. "besiç nedir?" diye soranlara da şöyle anlatmaya çalışayım:
İran'da şu anda ülkenin başında olan islamcı diktatörlüğünün asker, istihbarat ve polis gibi silahlı "güvenlik" güçlerine ek olarak istihdam ettiği "yarı-resmi", "yarı-gizli" bir milis gücüdür. sivil olarak takılırlar. polisin bile (!) gerçekleştirmekten kaçındığı adam kaçırma, dövme, işkence, tecavüz ve infaz gibi görevleri yerine getirirler. silahlıdırlar. toplumsal olaylarda halkın arasına karışıp sivil gibi bir süre takıldıktan sonra silahlarını çıkarıp insanları öldürürler ve iş bu noktaya geldiyse bu gidişatın ne olduğu belli.
Olay zincirlemesi belli yabancı medya olayı anlatır, Türk medyası olaylar büyüsün diye ses çıkarmaz aynen Suriyedeki gibi. Hiç bi fark yok Esadı Kaddafisi Recebi hepsi aynı sisteme hizmet ediyor.
Kaddafi öldü arkadaşım o çıkan kaos yüzünden öldü.Kaddafi sikimde değil siyaset sikimde değil sikimde olan Türkiye.Ben burda siyaset tartışmıyorum sikimde de değil tayyibi de kemalide benim anlatmaya çalıştığım ülkeyi içine çeken kaos. Polis biber gazı sıkıyor biz eylem yapıyoruz vazgeçmiyoruz fikirlerimize biber gazı işlemiyor ama hiç birimiz V değiliz. Bu olayları başlatanda her zaman sosyal medya olmuştur bu yüzden okullarda sosyal medya okur yazarlığı dersi çıkarılıyor bilinçli kullanılamıyor. Emin ol şimdi facebook yada twittera girmeyen biri şu yayın yasağı olduğu günlerde hiç olaydan haberdar olmamıştır. Belki haberi olsa oda dışarı çıkacak polise taş atacak ama yok. Medya vatandaş polise taş polis vatandaşa biber gazı atıyor ortalık savaş alanı, orada polise taş atan sopayla saldıran doğa sever değil zaten doğayı seven biri insanıda sever polise taş atmaz., hükümeti eleştiren, istemeyen değil talığı karıştıran bu karışıklıktan prim yapan. Doğayı seven bin kişi, 50 tane orospu çocuğuna polise taş atma ortamını yaratır ama değil mi? Her şey tadında bırakılmalı. Diyorsunuz ki öyleyse herkes evinde otursun kimse polise taş atmaz izin vermiyorlar bak 19 mayıs kutlamaları falan iptal oldu,alkol yasağı oldu,emek sineması,Reyhanlı,kürtaj olayı,tutklu gazeteciler oldu ya eylem oldu hepsinde amaç tamamen bu ortamı yaratmaktı bu olayı atlaksak yarın başka bi olay çıkarıp evinde oturmana izin vermezler.Ve emin ol ben doğayı seviyorum diye o bağıranların çoğu o avm yapılırsa balkonunda çay sigara keyfi yapar. İsyan anarşi doğurur her şey tadında bırakılmalı.Bende olaylara dur diyenlerdenim. Recep gibi dış güçlerden beslenenlere küfredenlerdenim.Ama eline geçirdiğini nefretle fırlatan doğa için diye başlayıp doğaya zarar verenlerden değilim. Türk medyası yayın yapsa senin benim bu bildiklerimiz herkes bilir bizimde televizyonda bu olayı açıklayacak zeki adamlarımız vardır yayınlanır ve amaç ortaya çıkınca eylem durur.Kalabalığı eylemleri fırsat kahpeliğede hizmet edenler olacak. Soğukkanlı olmalıyız, hainliğe fırsat vermemeliyiz.Bu eylem dozunu aştığında durmalı diyorum ama çıkıp bu eylemi kötüleyecek biri varsa siktirsin gitsin. Dur artık demesini bilmek gerek ama ders almakta gerek. Ama eylem eğer durmazsa;

''Birgün İsmet İnönü Atatürke sorar.

- Dünyanın en zor işi nedir? diye

Atatürk
 

-Türk milletini ayaklandırmak, ama bundan daha zor bi şey varsa o da ayaklandıktan sonra bu milleti durdurmak.''der





Ve Atatürk o kadar ileri görüşlüydü ki. 80 yıl önce bunu yazabilmişti.
"Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, "Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır" demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır. Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, "Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir" diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek, "demek adalet örgütünü de düzeltmek, yönetim biçimine göre düzenlemek gerek." Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, "ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir."
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
Mustafa Kemal Atatürk
Bursa Nutku, 5 Şubat 1933''
80 yıl oldu 80 koskoca yıl.Bu seksen yıl içinde çoğu insanı küçükken, aile büyükleri tarafından Atatürk'e karşı doldurdular. Ama büyünce gerçekleri görmeye başlıyor insan.Hiç bir şeye saygı duymasan bile en azından Atatürk'e sadece Erzurum, Sivas, Amasya ve birçok yerde halkı Kurtuluş Savaşı'na karşı bilinçlendirip örgütlemesi yüzünden bile saygı duymak zorundasın. Yani müthiş bir örgütleme var, öyle böyle değil, anlatamam size ! O zamanlar İstanbul Hükümeti Atatürk'ü görevden almıştı. Ama o yılmayıp devam etti. Halkı örgütledi. Eğer örgütlemeseydi başta İngiltere olmak üzere birçok devlet, ülkemiz topraklarını kendi aralarında paylaşacaktı. Gizli Antlaşmalar çoktan yapılmıştı bile. İşte böyle bir ortamda, olan bitenden haberi olmayan bir halkı uyandırdı Atatürk. Biraz tarih bilen birisi Atatürk'e karşı cephe almaz.Dindar bir ailenin çocuğu olan M.Kemal'in annesi ve babası bektaşidir, annesi 'molla' lakaplı Zübeyde hanımdır, babasının adı da İmam Ali Rıza'dan gelir. M.Kemal 7 yaşında kuran hatmetmiş, 8 yaşında hafız olmuştur. İstiklal savaşına ve kurulacak devletin adının "türkiye cumhuriyeti" olmasına M.kemal, Hacı Bektaş dergahında karar vermiştir. Atatürk tüm icraatleri ile müslümandır ve Türktür. Ama buna rağmen dinsiz diyorlar.Hadi diyelim ki öyle sana ne ? Seni bağlıyor mu ?

Atatürkün yıllar önce söylediği bu iki cümle olanları olacakları anlatmaya yeterli. Olabilecek şeyleri herşeyi.Dün Taksim'de olaylar yaşanırken ve olaylar bir "bahar(!)" havasına dönüştürülmeye çalışılırken İçişleri Bakanı Muhammer Güler, BDP - PKK'li Sırrı Sakık ve "Kürdistan"ın sınırlarını çizdik" diyen Pervin Buldan'la gülüşüyordu.


İstanbul şu an yabancı basın mensuplarıyla dolu ve dünyaya "Arap Bahar'ı Türkiye'ye sıçradı" yönünde bir yayın peşindeler! Ancak milletimiz o yılmaz cesareti ve zekasıyla TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE, AB+D VE NATO'YA HAYIR, PATRİOTLARA HAYIR, ÜLKENİN SATILMASINA HAYIR, KÜRTÇÜLÜĞE ERMENİCİLİĞE BÖLÜCÜLÜĞE HAYIR düsturuyla hareket edecektir. Olayları yönlendirmeye çalışan, ayrılıkçı slogan atan ve karşıt grupları kışkırtmaya çalışanlara BİR KEZ DAHA dikkat çekmek istiyorum.
Soğukkanlı olmalıyız, hainliğe fırsat vermemeliyiz. Ve unutmayın o ceviz ağacını gezi parkındaki, evet belki polis farkında değil ama ya sen farkındamısın ki ???

Cengiz Han Akpınar